Akşam bulutlu bir hava vardı. Başımı göğe kaldırdığımda dolunaya yaklaşmakta olan ayın bulut ardındaki silüeti geceyi aydınlatmaya yetiyordu. Tarlaya doğru yürümeye başladım. Ortam iyice kararmaya başlıyordu. Gece meyve ağaçlarının arasından geçerken anın farklılığını ürperticiliğini düşünüyordum. Şehirde bunları yaşama gece de olsa bu kadar karanlık bir alanda yürüme ihtimalim pek azdı.
Yaşadığım deneyimi arttırma isteği ve ürperticiliğin beni alıkoyan korkutuculuğu ikilemi arasında biraz daha devam ettim.
Sık sık kafamı yukarı kaldırıp aya ve bulutların arasından bana görünen yıldızlara bakıyordum. Gündüz yağmur getiren bulutların gittiği ve rüzgarsız sessizlikte o bulutların yavaş hareketlerine bakıp bakıp yürüyordum.
2 Mayıs 2015 Cumartesi
1 Mayıs 2015 Cuma
Neden İhtiyaç Kadar?
İhtiyaç Kadar fikri nereden çıktı?
Ben ve belki bir çok insan aklına gelen fikir için yaptığı ilk iş bir domain (internet alan adı 'siteadi.com' gibi) araştırmasıdır. Ben de bu şekilde bir araştırmaya giriştim.
Aklımdaki fikir aslında bir günah temizleme bir aklanma aracı olarak düşünüyordum. Son çalıştığım alan e-ticaret alanıydı. Ben de web geliştiricisi olarak yazılımın geliştirilmesi süreçlerinde çalışıyordum. Yapılan her bir e-ticaret sitesi projesinin tek bir amacı vardı. Daha çok satmak ve karlılığı arttırmak. Daha çok kazanmak ve büyümek.
Büyüme fikri pek kafa karıştırıcı bir fikir bunun üzerine düşünmek lazım.
Özünde her şey tüketime bağlıydı. İnsanlar daha çok tüketmeliydi. Bu sayede büyüme olacak ülke kalkınacak firmalar kazanacak ve insanlar mutlu olacaktı. Çağımız bunu gerektiriyordu.
Tüketime o kadar odaklanmıştık ki tüketilenlerin ne olduğu çoğu zaman pek umurumuzda olmuyordu. Daha doğrusu tüketilenlerin nasıl üretildiği kimsenin umurunda değildi. Üzerine hiç düşünmüyorduk.
Ben de bir e-ticaret olsun istedim ki, amacı kâr etmek olmayan ve müşterilerinin ihtiyacı kadar satın almalarına yönlendiren ve eğer ihtiyacı yoksa satın almamasını öneren, üreticisini koruyan bir ticaret modeli.
Ama ne kadar da olsa bir ticaret olacağı için mali külfetleri ve sorumlulukları olacağından fikrimi gerçekleştirmeye imkan bulamadım.
Şimdi ise bu fikirle yola çıkarak tüketim ve üretim ilişkilerini benim anladığım şekliyle anlatacağım bir blog'a dönüştürdüm.
Zaman neyi gösterecek bilmiyorum. Ama akışa güveniyorum. :)
Ben ve belki bir çok insan aklına gelen fikir için yaptığı ilk iş bir domain (internet alan adı 'siteadi.com' gibi) araştırmasıdır. Ben de bu şekilde bir araştırmaya giriştim.
Aklımdaki fikir aslında bir günah temizleme bir aklanma aracı olarak düşünüyordum. Son çalıştığım alan e-ticaret alanıydı. Ben de web geliştiricisi olarak yazılımın geliştirilmesi süreçlerinde çalışıyordum. Yapılan her bir e-ticaret sitesi projesinin tek bir amacı vardı. Daha çok satmak ve karlılığı arttırmak. Daha çok kazanmak ve büyümek.
Büyüme fikri pek kafa karıştırıcı bir fikir bunun üzerine düşünmek lazım.
Özünde her şey tüketime bağlıydı. İnsanlar daha çok tüketmeliydi. Bu sayede büyüme olacak ülke kalkınacak firmalar kazanacak ve insanlar mutlu olacaktı. Çağımız bunu gerektiriyordu.
Tüketime o kadar odaklanmıştık ki tüketilenlerin ne olduğu çoğu zaman pek umurumuzda olmuyordu. Daha doğrusu tüketilenlerin nasıl üretildiği kimsenin umurunda değildi. Üzerine hiç düşünmüyorduk.
Ben de bir e-ticaret olsun istedim ki, amacı kâr etmek olmayan ve müşterilerinin ihtiyacı kadar satın almalarına yönlendiren ve eğer ihtiyacı yoksa satın almamasını öneren, üreticisini koruyan bir ticaret modeli.
Ama ne kadar da olsa bir ticaret olacağı için mali külfetleri ve sorumlulukları olacağından fikrimi gerçekleştirmeye imkan bulamadım.
Şimdi ise bu fikirle yola çıkarak tüketim ve üretim ilişkilerini benim anladığım şekliyle anlatacağım bir blog'a dönüştürdüm.
Zaman neyi gösterecek bilmiyorum. Ama akışa güveniyorum. :)
20 Nisan 2015 Pazartesi
Motora 4 Kişi Sığışma
Buralarda (Burdur) traktörlere motor diyorlar. Kabinli olanları var kabinsiz olanları var. Kabinsiz olanlar daha uygun fiyatlı. Ama havalar soğuk oldu mu kabinsiz olanda bir yerden bir yere gitmek işkence.
Traktörler aslında tek sürücü için tasarlanmış araçlar. Ama gerektiği zaman 1-2 kişi daha binmesine izin veriyor. Şöför koltuğu, rahat olmayan köy yollarındaki bozuklukları hissettirmiyor ama tekerlek üzerindeki yolcu oturakları üzerinde olanları çok yoruyor. Hoplaya zıplaya gitmek pek kolay değil ama zevkli. Şehirde böyle maceralar yok. Metrobüs ile tıkış pıkış gitmek yerine traktör tepesinde hoplayıp zıplayıp kafa sallamak daha eğlenceli. :)
Tabi traktörler ulaşım araçları değil ama remork bağlanarak yük taşıma araçlarına dönüştürülüyorlar. Hatta 2-3 remork bile takılıyor. Tren gibi oluyor o zaman.
Lisinia'nın bir projesi olan Lavanta Deresi için Lisinia'nın bulunduğu Karakent köyünden yaklaşık 20-25 km uzakta olan Akçaköy'e gittik. Orada lavanta dikimi işi vardı. İşçilere yardım edip çalıştık. Geri dönüşte traktörün sırtında gelmemiz gerekti. 4 kişi kabine girip sınırları zorladık. Ama yeni rekorlar kırma niyetinde olanlara söyleyeyim. Aman dikkat.
Traktörler aslında tek sürücü için tasarlanmış araçlar. Ama gerektiği zaman 1-2 kişi daha binmesine izin veriyor. Şöför koltuğu, rahat olmayan köy yollarındaki bozuklukları hissettirmiyor ama tekerlek üzerindeki yolcu oturakları üzerinde olanları çok yoruyor. Hoplaya zıplaya gitmek pek kolay değil ama zevkli. Şehirde böyle maceralar yok. Metrobüs ile tıkış pıkış gitmek yerine traktör tepesinde hoplayıp zıplayıp kafa sallamak daha eğlenceli. :)
Tabi traktörler ulaşım araçları değil ama remork bağlanarak yük taşıma araçlarına dönüştürülüyorlar. Hatta 2-3 remork bile takılıyor. Tren gibi oluyor o zaman.
Lisinia'nın bir projesi olan Lavanta Deresi için Lisinia'nın bulunduğu Karakent köyünden yaklaşık 20-25 km uzakta olan Akçaköy'e gittik. Orada lavanta dikimi işi vardı. İşçilere yardım edip çalıştık. Geri dönüşte traktörün sırtında gelmemiz gerekti. 4 kişi kabine girip sınırları zorladık. Ama yeni rekorlar kırma niyetinde olanlara söyleyeyim. Aman dikkat.
19 Nisan 2015 Pazar
Lisinia nedir?
Lisinia, Veteriner Hekim Öztürk Sarıca'nın 2005 yılında başlattığı bir doğa projesidir. Önemli iki ayağı vardır. Birincisi doğal tarım uygulamaları ikincisi de yaban hayvanlarının rehabilitasyonu.
Lisinia ismi Burdur'da bulunduğu söylenen eski bir yerleşim yerinin adıymış. Ayrıntıları araştırıp tekrar bir yazı olarak eklerim.
Lisinia ismi Burdur'da bulunduğu söylenen eski bir yerleşim yerinin adıymış. Ayrıntıları araştırıp tekrar bir yazı olarak eklerim.
Doğal tarım uygulamaları ile yöre halkına örnek olmak amaçlanmaktadır. Tüm tarım uygulamalarında geleneksel ve günümüz tekniklerini harmanlanmaktadır. Uygulamadaki kırmızı çizgiler kesinlikle suni gübre, tarım ilaçları ve hibrit tohumların kullanılmamasıdır. Sulamada da ticari üretimlerde mümkünse suya ihtiyacı olmayan veya az olan ürünler üretmek. Bunların başında lavanta geliyor. Lavanta bitkisi ticari olarak tohumundan yağ üretilen kurutulup kurusu satılabilen güzel kokulu bir bitki.
Az su kullanılarak yapılan tarım ile de yer altı sularının az kullanılması amaçlanıyor. Bu sayede burdur gölünün kurumasına engel olmak hedefleniyor.
Yaban hayat rehabilitasyonu konusunda da doğada yaralanmış veya bakıma muhtaç yaban hayvanların iyileştirilmesi ve tekrar doğaya salınması amaçlanmaktadır.
Rehabilitasyonu yapılan başlıca hayvanlar şahin, kartal, baykuş, kurt, leylek, yaban domuzu, köpek ve kediler bulunmaktadır.
Lisinia Proje alanı haftanın 7 günü ziyarete açık bir uygulama bilgilendirme ve yaşam kompleksdir. Yapılan proje uygulamalarını doğrudan izleyebilir, bilgi alabilir ve harika göl manzarasını izleyebilirsiniz.
Hatta bu uygulamalarda gönüllü olarak çalışabilirsiniz. Daha ayrıntılı bilgi için Lisinia web sitesine bakabilirsiniz.
Burdur Lisinia da görüşmek üzere.
17 Nisan 2015 Cuma
Uzun Yolculuğun Başlangıcı
Merhaba Herkes.
Hepimiz şehir hayatından bunalıp kendini kıra atıp bir müddet kalmayı istemişizdir. Ama şehir hayatı bizi konfor alanına o kadar bağlar ki zor çıkarız. En fazla senelik izinde ufak bir köy ziyareti yada bir hafta sonu doğa gezisine gider bu isteğimizi bir süre erteleriz.
Herkes gibi bende kırda yaşama isteğimi gerçekleştirmek için can atıyordum. Ama şehir hayatı maddi ve konfor olanaklarıyla kırda yaşama isteğimi öteliyordu.
İşten yeni ayrılmış ve maddi durumum idare ederdi. Tazminat ve işsizlik maaşı alıyordum. Tabi sonra param bitti ve maaşım kesildi. Hatta bir de nasıl olsa işe girer çalışırım diye kredi kartı borcu da yaptım. :)
Maddi durumum idare ederken gönüllü olarak Marmariç'e gittim. Yaklaşık 1 ay orada kaldım. Çok şey öğretti orası bana permakültür ile tanıştım. Yığma kerpiçten ev yapmayı gördüm.
İstanbul'a döndüğümde İstanbul Permakültür Kollektifi'nin organize ettiği Steve Read ile PDC kursunu alma fırsatım oldu orası da bana çok şey öğretti. İstanbul'da sosyal ortam olarak da çok iyiydim. Zumbara'da gönüllülük yapıyordum ve çok güzel insanlarla tanıştım, arkadaş oldum.
Neyse çalışmak artık şart olmuştu. Bir işe girdim. İlk günler borcumun verdiği motivasyonla şevkle çalışıyordum. Sonraları yaptığım işin anlamsızlığı ürettiklerimin tüketimden başka hiç bir işe yaramaması, sermaye sahiplerinin karlarını arttırıyor ekonomik adaletsizliğe katkı sağlıyor oluşumdan vicdani olarak çalışma motivasyonum gitti ve istifa ettim. Borçlarım yüzünden çalışmak zorunda olmadığımı bir şekilde o parayı bulabileceğimi düşündüm ve akışa bıraktım.
Sonra yine çiftlik gezme fikri geldi aklıma 1 ay daha uygundum. Orman Evi'ne gitmeye niyetlendim. Yazıştım tam anlaşacaktık ki Lisinia çıktı karşıma. Orman Evi'nde gitmekte niyetim hem kırda olup hemde çok az para kazanabileceğim bir ortam var mıdır diye araştırmaktı. Lisinia'ya geldim.
Bugün itibariyle 1 hafta oldu buraya geleli. Bir aksilik çıkmazsa bu sene buradayım. Şimdilik gayet mutluyum. Darısı isteyen herkesin başına.
Hepimiz şehir hayatından bunalıp kendini kıra atıp bir müddet kalmayı istemişizdir. Ama şehir hayatı bizi konfor alanına o kadar bağlar ki zor çıkarız. En fazla senelik izinde ufak bir köy ziyareti yada bir hafta sonu doğa gezisine gider bu isteğimizi bir süre erteleriz.
Herkes gibi bende kırda yaşama isteğimi gerçekleştirmek için can atıyordum. Ama şehir hayatı maddi ve konfor olanaklarıyla kırda yaşama isteğimi öteliyordu.
İşten yeni ayrılmış ve maddi durumum idare ederdi. Tazminat ve işsizlik maaşı alıyordum. Tabi sonra param bitti ve maaşım kesildi. Hatta bir de nasıl olsa işe girer çalışırım diye kredi kartı borcu da yaptım. :)
Maddi durumum idare ederken gönüllü olarak Marmariç'e gittim. Yaklaşık 1 ay orada kaldım. Çok şey öğretti orası bana permakültür ile tanıştım. Yığma kerpiçten ev yapmayı gördüm.
İstanbul'a döndüğümde İstanbul Permakültür Kollektifi'nin organize ettiği Steve Read ile PDC kursunu alma fırsatım oldu orası da bana çok şey öğretti. İstanbul'da sosyal ortam olarak da çok iyiydim. Zumbara'da gönüllülük yapıyordum ve çok güzel insanlarla tanıştım, arkadaş oldum.
Neyse çalışmak artık şart olmuştu. Bir işe girdim. İlk günler borcumun verdiği motivasyonla şevkle çalışıyordum. Sonraları yaptığım işin anlamsızlığı ürettiklerimin tüketimden başka hiç bir işe yaramaması, sermaye sahiplerinin karlarını arttırıyor ekonomik adaletsizliğe katkı sağlıyor oluşumdan vicdani olarak çalışma motivasyonum gitti ve istifa ettim. Borçlarım yüzünden çalışmak zorunda olmadığımı bir şekilde o parayı bulabileceğimi düşündüm ve akışa bıraktım.
Sonra yine çiftlik gezme fikri geldi aklıma 1 ay daha uygundum. Orman Evi'ne gitmeye niyetlendim. Yazıştım tam anlaşacaktık ki Lisinia çıktı karşıma. Orman Evi'nde gitmekte niyetim hem kırda olup hemde çok az para kazanabileceğim bir ortam var mıdır diye araştırmaktı. Lisinia'ya geldim.
Bugün itibariyle 1 hafta oldu buraya geleli. Bir aksilik çıkmazsa bu sene buradayım. Şimdilik gayet mutluyum. Darısı isteyen herkesin başına.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Dünyayı Kurtarmaya Kararlılar
https://www.youtube.com/watch?v=nYM01NHAIkI Bu iklim aktivisliğini anlayamıyorum. Ben de bu alanda azda olsa çalışmış biriyim. Küresel iklim...
-
521* podcast dinlerden Kadir Köymen'in vurguladığı konuydu. Benim de aradığım konuydu. Şuan yazılım konusunda mesafe kat etmeye çalışıyo...
-
Akşam bulutlu bir hava vardı. Başımı göğe kaldırdığımda dolunaya yaklaşmakta olan ayın bulut ardındaki silüeti geceyi aydınlatmaya yetiyordu...
-
https://pinarhanpolat.com/genel/sevgi-satin-alinir-mi Satın alınan şeyler kulağa ucuz ve bayağı geliyor. Sevgi satın alınırsa satın alınmı...