12 Aralık 2019 Perşembe

Sevgi satın alınabilir mi?

https://pinarhanpolat.com/genel/sevgi-satin-alinir-mi

Satın alınan şeyler kulağa ucuz ve bayağı geliyor. Sevgi satın alınırsa satın alınmış şey sevgi olur mu? Bu arada podcasti 2-3 kere dinledim. Podcast'te anlattığın konuya bir katkı veremeyeceğim. Sindirmem lazım önce. Onun için 3-5 kere daha dinlemem lazım. Ben başlığa karşı çağrışımsal bişeyler yazacağım.

Kendime sordum. Peki sevgi nasıl elde edilir? Hak edilir mi? Buna da çok emin değilim. Hak etmeden kazandığımız bir sevgi var. Örneğin ebeveynlerimizin sevgisi. Ne kadar kızsalarda darılsalarda sevgilerinden hiç şüphe duymayacağın kişilerdir. Sevgilerini hak etmek için çaba sarfetmene gerek yok. Onlar senin doğma anında itibaren seni sevmeye mecburlar.

Peki arkadaşlarının ve yakın dostlarının sevgisi. Burada sanırım çıkar var biraz. En ufak çıkar çatışmasında bu sevgi zedelenebiliyor. Nefrete yada ilgisizliğe dönüşebiliyor.

Aşktan doğan sevgi. Burada da bir karşılık yok gibi. Gerçek bir sevgi var. Ama arzuda var. Arzu genelde haz kaynaklı ve haz giderildikten sonra arzuda son bulabiliyor. Arzu sonlanınca sevgide sonlanır mı? Bilmiyorum.

Sevgi sadece insanlar arasında olan bir duygu da değil. Örneğin eşyalara duyulan sevgi de var. Arabaya, eve. Daha farklı sevgiler de var. Tuttuğun futbol takımı, memleket, bir müzik türü yada müzisyen, oyuncu gibi uzak şeylere de karşı sevgi besleyebiliyorsun. E peki bu sevgi ne menem bişey.

Bilmiyorum ama sevgi satın alınabilecek bişey olsaydı iyi olabilirdi. Bu karmaşanın içinde sevgi bulmak için deli danalar gibi bir o yana bir bu yana savrulup durmazdık. Sevginin karşılıksız olması bir ideal bir erdem. Çaba sarfetmek gerekiyor. Kolay bişey değil. Birini karşılıksız sevmek. İmkansız mı?

Sevgiler.

27 Kasım 2019 Çarşamba

Üçler

Yorgun uykusuz, hafif uykulu bir akşam üzeri okuyorum. Ne okuyorum, ne yazıyorum. Yapıyorum gönlümün istediğini. Akşamlar benim, gündüzler kiralık gecelere. Geceler onun yanlızca ve sadece onun. O kim? Kim olduğunu bilirsin söyleyince.

Rüyalar, masallar ve mitler. Gezerler akşam ve geceleri. Geç geldikleri için üzgünlermiş. Özürlerini sundular. Yağmursuz gecenin sabahı sundurmanın altında. Büyük sözler ettim kalın kalın duvarların arasında. Kalmasam altında. Zenginlik var, özge canımdan akşam soframda. Başımın üstünde sevgi saygı hürmet. Nefret kapının ardında bekler. Buyur etsem sana oturmaz mısın? Beli kırılmış kahve dumanının dansını izlemeye. Sonra üçler gelecek yoldalar. Hem kerahet vakti girmedi daha.

1 Şubat 2018 Perşembe

Mümkünat, Mükemmeliyet

Bu gün dinlediğim girişimci muhabbetinin yeni bölümünde* geçen bir cümle vardı. Bir askeri bakış açısı olduğunu belirtti söyleyen.

Özetle şunu diyordu akla ve mantığa yatkın bir konu herkes hemfikir olur bu konuda fakat cümle çok hoştu:

Önce mümkün olan olası şekliyle tamamla sonra mükemmel hale getir. Cümlesi cümlesine hatırlayamadım. Not etme imkanımda olmadı. Bir saatlik programı tekrar dinleyemeyeceğim. Fakat bende iyi bir etki yarattı.

http://www.girisimcimuhabbeti.com/bolumler/142-appsilon-ekibinden-bura-ile-elmas-uretimi-ve-muhendislik-odakli-giriimcilii-konutuk

31 Ocak 2018 Çarşamba

Mecburiyet ve Mümküniyet

521* podcast dinlerden Kadir Köymen'in vurguladığı konuydu. Benim de aradığım konuydu. Şuan yazılım konusunda mesafe kat etmeye çalışıyorum. Elimde bir iş var ve bunu bitirmem, çalışmam lazım. Motivasyon kelimesini kullanmak istemiyorum. Ama işi yapmaya soğukluk, işe karşı yorgunluk hissetmeye ve gereken konsantrasyonu sağlayamama sorunu oluştu.

Yapmam gereken işin mümkün olduğunu biliyorum. Yapabiliyorum. Öğreniyorum sorunları çözüyorum. Fakat bu işi bitirmeye mecbur olmam konusunu tam olarak düşünmemiştim. Bir işi yapmanın tek kuralı var o işi yapmaya mecbur olmak mecbur olmadığım hiç bir işi enerji korunumu yasası gereği olsa gerek yapamıyorum. Belki de yapmıyoruz.

Ne zaman ki birisi bunu yapmaya mecbur olduğumuzu hatırlatıyor. Bu müşteri olur patron olur her kim ise bir kamçı gibi kamçılıyor beni ve yapmamak için oluşan yorgunluklar ortadan kalkıyor.

Bu konu üzerine daha çok konuşup yazacağım. Bunu yapmam mümkün ve ben buna mecburum.

https://radyo521.com/bolum-58/

14 Haziran 2016 Salı

Mezun Oldum

Neredeyse 7 yıldır okumakta olduğum açık öğretim işletme bölümünden mezun oldum. Asılda mezun olduğumu ben ilan ediyorum. Çünkü geçen hafta son sınavlarıma girmiştim. Bugün de sınavlarım belli oldu. Sınav notları geçer olduğundan kendimi mezun ilan ettim.

Bu açık öğretim öğrenciliği sıkıntılı bir süreç oldu benim için. Başladığım yılı tam hatırlamıyorum. İki yıllık ön lisans eğitiminden mezun olduğumda 4 yıllık aöf bölümlerine sınavsız dikey geçiş imkanı vardı. O sebeple kaydolmuştum. Çok düşünüp tasarlamadım. Alakasız bölümlerden gelip işletmeye kayıt oldum. Lise de Elektrik. Yüksek okulda Endüstriyel Elektronik. Liseden mezun olurken mühendislik okumayı istemiştim. Ama alt yapım sağlam olmadığından ve durumun çokta farkında olmadığım için sınavlara hazırlanamadım. Girdiğim sınavları da kazanamadım. 

Açık öğretime adaptasyonum uzun sürdü. Bir sene hazırlık toplam 3 sene sürmesi gerekiyordu. Hazırlık derslerinden geçmem uzun sürdü. 3 sene de hazırlığı geçip üst sınıftan ders alamadım. En son 4 dersin 3'ünü bir şekilde verdim. Fakat Genel Muhasebe dersini veremiyordum. O dönem kursa gitmeyi kafaya koydum. Kurs bana çok faydası oldu. İşletme derslerinin mantığı ancak kurstan sonra kafama oturdu. Genel muhasebe hocası kendi tabiri ile muhasebenin resmini tahtaya çizmişti. Hatta kursa gittiğim sene aöf bana yüksek onur belgesi gönderdi. Genel not ortalamamı 3'e çıkarmıştım. 

Sonrasında kursa devam etmedim yine bir senemi boşa harcadım. Son senemi ise bir taktik ile geçirip mezun olmayı hak kazandım. Taktik basitti. Sınava girmeden önce çıkmış sınav sorularını ve cevaplarını okuyup sınava girmekti. Hatta sorular aklımda kalması için okula bir saat önce gidip okulun bahçesinde soruları okuyordum. En azından 4-5 soru garanti eski sorulardan çıkıyordu. Birbiri ile bağlantılı sorulardan kendimce çıkarsamalar yaparak 8-10 soru doğru yapıyordum. Yanlış doğruyu götürmediğinden sallamak serbest. Her dersten 20 soru var. Her soruda 5 şık var. Her şıktan eşit miktarda sorulara dağıtıyorlar. Yani her şıktan sadece 4 tane cevap oluyordu. Bildiğim soruları yaptıktan sonra en az işaretlediğim şıkkı bilmediğim soruların şıkkı olarak işaretlediğimde de en az 1-2 soruyu daha doğru yapmış oluyordum.

En sonunda mezun oldum. Şimdi artık gerçek bir öğrencilik hayatı yaşamak istiyorum. 

Bundan dolayı hazır lisans mezunu olmuşken devam edip Yüksek Lisansa hazırlanmayı düşünüyorum. 

Önümde ALES sınavı var. Bu sınava da yaklaşık 4 buçuk ayım var. İyice hazırlanırsam kazanabilirim. Buna inanıyorum.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Aysız Gece

Akşam bulutlu bir hava vardı. Başımı göğe kaldırdığımda dolunaya yaklaşmakta olan ayın bulut ardındaki silüeti geceyi aydınlatmaya yetiyordu. Tarlaya doğru yürümeye başladım. Ortam iyice kararmaya başlıyordu. Gece meyve ağaçlarının arasından geçerken anın farklılığını ürperticiliğini düşünüyordum. Şehirde bunları yaşama gece de olsa bu kadar karanlık bir alanda yürüme ihtimalim pek azdı.
Yaşadığım deneyimi arttırma isteği ve ürperticiliğin beni alıkoyan korkutuculuğu ikilemi arasında biraz daha devam ettim.
Sık sık kafamı yukarı kaldırıp aya ve bulutların arasından bana görünen yıldızlara bakıyordum. Gündüz yağmur getiren bulutların gittiği ve rüzgarsız sessizlikte o bulutların yavaş hareketlerine bakıp bakıp yürüyordum.

1 Mayıs 2015 Cuma

Neden İhtiyaç Kadar?

İhtiyaç Kadar fikri nereden çıktı?

Ben ve belki bir çok insan aklına gelen fikir için yaptığı ilk iş bir domain (internet alan adı 'siteadi.com' gibi) araştırmasıdır. Ben de bu şekilde bir araştırmaya giriştim.

Aklımdaki fikir aslında bir günah temizleme bir aklanma aracı olarak düşünüyordum. Son çalıştığım alan e-ticaret alanıydı. Ben de web geliştiricisi olarak yazılımın geliştirilmesi süreçlerinde çalışıyordum. Yapılan her bir e-ticaret sitesi projesinin tek bir amacı vardı. Daha çok satmak ve karlılığı arttırmak. Daha çok kazanmak ve büyümek.

Büyüme fikri pek kafa karıştırıcı bir fikir bunun üzerine düşünmek lazım.

Özünde her şey tüketime bağlıydı. İnsanlar daha çok tüketmeliydi. Bu sayede büyüme olacak ülke kalkınacak firmalar kazanacak ve insanlar mutlu olacaktı. Çağımız bunu gerektiriyordu.

Tüketime o kadar odaklanmıştık ki tüketilenlerin ne olduğu çoğu zaman pek umurumuzda olmuyordu. Daha doğrusu tüketilenlerin nasıl üretildiği kimsenin umurunda değildi. Üzerine hiç düşünmüyorduk.

Ben de bir e-ticaret olsun istedim ki, amacı kâr etmek olmayan ve müşterilerinin ihtiyacı kadar satın almalarına yönlendiren ve eğer ihtiyacı yoksa satın almamasını öneren, üreticisini koruyan bir ticaret modeli.

Ama ne kadar da olsa bir ticaret olacağı için mali külfetleri ve sorumlulukları olacağından fikrimi gerçekleştirmeye imkan bulamadım.

Şimdi ise bu fikirle yola çıkarak tüketim ve üretim ilişkilerini benim anladığım şekliyle anlatacağım bir blog'a dönüştürdüm.

Zaman neyi gösterecek bilmiyorum. Ama akışa güveniyorum. :)

Sevgi satın alınabilir mi?

https://pinarhanpolat.com/genel/sevgi-satin-alinir-mi Satın alınan şeyler kulağa ucuz ve bayağı geliyor. Sevgi satın alınırsa satın alınmı...